Toplumumuzun temel taşı, değerlerimizin taşıyıcısı olan aile zayıfladığında değerlerimizi yaşatmamız, millet olarak ayakta kalmamız mümkün değildir. Bu nedenle ailenin örselendiği, zayıfladığı toplumların geleceği karanlıktır. Bunu anlamak için bugün Batılı toplumların ibretlik haline bakmak yeterlidir.

Maalesef ülkemiz için de durum son derece kritik bir eşiğe gelip dayanmış durumda. Peki, bu noktaya nasıl geldik? Meselenin bir boyutu modern dünyayla, diğer boyutu ise kendimizle ilgilidir.

Modern dünya aileyi, inancı, değerleri paranteze alarak seküler temelde inşa edildi. Sadece kârı önceleyen kapitalizmin; bireyciliğe dayalı toplum ve hazza odaklı özgürlük anlayışı ilahi olanı, ahlaki olanı, ideal olanı dışladı. Geleneksel değerler ayak bağı olarak görüldü. Bizi kuşatan bu seküler sistemin ürettiği yeni çalışma hayatı, endüstrisi, sanatı, mimarisi, kent paradigması, edebiyatı, sineması, modası fıtrata aykırı bir sosyal yaşamı dayatıyor. Fıtrata yabancılaşmış bu kurguda aile de diğer değerler gibi hesaba katılmadı. 

Elinizdeki kitap, Diyanet-Sen tarafından 15 Haziran 2025 tarihinde düzenlenen Aile Çalıştayı'na iştirak eden katılımcıların metinlerinden oluşmaktadır.