Tükendi
Gelince Haber VerDin sosyal bir olgudur ve her sosyal olgu ister istemez sosyal yapıya kültüre siyasete yansır. İnanç sistemleri ve bu sistemlerin düşünce yapısı ile siyaset ve ekonomik gelişme arasında çok bariz ilişki vardır.İslam insan yaşamının her alanına el atıp düzenleme getirme amacı güttüğünden İslam ülkelerinde gelenek ve dini inanç içiçe geçmiştir. İslam ülkelerine bir şekilde dini devlet işlerinden ayırıp demokratik bir rejim getirmeye çalışırsanız bu çağdaşlaşma eğilimi İslamın gelenekçi dinci kesiminde belli bir anlam taşımaz. Bu kitle İslamın laik sistem karşısında kaybettiği alanı tekrar ele geçirmeye çalışacak iktidara gelen siyaseti dine alet eden politikacılar vasıtasıyla zamanla güç kazanacaklardır. Bundan dolayı İslam ülkelerindeki demokrasi denemeleri hep sancılı olmuş tam bir başarı elde edilememiştir.Medeniyetlerin başlangıcından itibaren yönetici sınıflar halk kitlelerini dinî kurumlar ve mistizm ile istedikleri gibi yönlendirmişlerdir. Müslümanlıkta inanılması zorunlu olan kader inancı nedeniyle halk başlarına gelen şanssızlıkların ve sömürülmelerin hiçbirini aslında kötü bir idare içinde bulundukları sistemin yanlış işlemesine yormamışlardır. Bunu bir takdir-i ilahi olarak kabul etmişler ve kaderlerine razı olmuşlardır.İslam kaderi ön plana çıkartırken hayatın da her alanına müdahale edip düzenlemeler getirmek ister. Müslüman toplumlarda din tek hakim ideoloji olduğundan İslam'ın boş bıraktığı alanlara bile tarih boyunca İslam'ı kullanarak hayatın her alanına yanılmaz ve değişmez olduğu iddia edilen kurallarla müdahale edilmiştir.İlahi yanılmaz ve değişmez olduğu iddia edilen kurallarla yönetilen bir toplumda bilime araştırmaya olan ilginin sürekliliği olmadığı gibi nitelikli eğitime sahip bir kitle de oluşmaz. Bu şartlarda ilerlemenin alt yapısını hazırlayan sağlıklı bir şekilde bilimsel temeller üzerinde gelişen laik demokratik bir sistem kurmak oldukça zordur.Yaşam temel dinamiği devamlı bir değişim ve bir gelişim düzeni olan çerçevede hareket etmektedir. Değişmez kurallara sahip herhangi bir olgu değişen kurallarla gelişen sosyal ekonomik ve politik alandaki temel dinamiklere müdahale ederek toplumu yönlendirmeye kalktığında toplumun gelişmesi önünde engel teşkil eder.İlahi düşünceyi yaşamın salt odağı haline getirip rasyonel ve bilimsel düşünce sistemine yüz çevirmek geri kalmışlığın ana sebeplerindendir. Mesele rasyonel olmak veya olmamak meselesidir.
Kitap ÖzellikleriBasım Yılı | 2019 |
Baskı | 1 |
Cilt Durumu | Karton Kapak |
Dil | Türkçe |
Ebat | 13,5 x 19,5 |
ISBN-10 | 6052096024 |
Kağıt Türü | Kitap Kağıdı |
Sayfa Sayısı | 376 |
Din sosyal bir olgudur ve her sosyal olgu ister istemez sosyal yapıya kültüre siyasete yansır. İnanç sistemleri ve bu sistemlerin düşünce yapısı ile siyaset ve ekonomik gelişme arasında çok bariz ilişki vardır.İslam insan yaşamının her alanına el atıp düzenleme getirme amacı güttüğünden İslam ülkelerinde gelenek ve dini inanç içiçe geçmiştir. İslam ülkelerine bir şekilde dini devlet işlerinden ayırıp demokratik bir rejim getirmeye çalışırsanız bu çağdaşlaşma eğilimi İslamın gelenekçi dinci kesiminde belli bir anlam taşımaz. Bu kitle İslamın laik sistem karşısında kaybettiği alanı tekrar ele geçirmeye çalışacak iktidara gelen siyaseti dine alet eden politikacılar vasıtasıyla zamanla güç kazanacaklardır. Bundan dolayı İslam ülkelerindeki demokrasi denemeleri hep sancılı olmuş tam bir başarı elde edilememiştir.Medeniyetlerin başlangıcından itibaren yönetici sınıflar halk kitlelerini dinî kurumlar ve mistizm ile istedikleri gibi yönlendirmişlerdir. Müslümanlıkta inanılması zorunlu olan kader inancı nedeniyle halk başlarına gelen şanssızlıkların ve sömürülmelerin hiçbirini aslında kötü bir idare içinde bulundukları sistemin yanlış işlemesine yormamışlardır. Bunu bir takdir-i ilahi olarak kabul etmişler ve kaderlerine razı olmuşlardır.İslam kaderi ön plana çıkartırken hayatın da her alanına müdahale edip düzenlemeler getirmek ister. Müslüman toplumlarda din tek hakim ideoloji olduğundan İslam'ın boş bıraktığı alanlara bile tarih boyunca İslam'ı kullanarak hayatın her alanına yanılmaz ve değişmez olduğu iddia edilen kurallarla müdahale edilmiştir.İlahi yanılmaz ve değişmez olduğu iddia edilen kurallarla yönetilen bir toplumda bilime araştırmaya olan ilginin sürekliliği olmadığı gibi nitelikli eğitime sahip bir kitle de oluşmaz. Bu şartlarda ilerlemenin alt yapısını hazırlayan sağlıklı bir şekilde bilimsel temeller üzerinde gelişen laik demokratik bir sistem kurmak oldukça zordur.Yaşam temel dinamiği devamlı bir değişim ve bir gelişim düzeni olan çerçevede hareket etmektedir. Değişmez kurallara sahip herhangi bir olgu değişen kurallarla gelişen sosyal ekonomik ve politik alandaki temel dinamiklere müdahale ederek toplumu yönlendirmeye kalktığında toplumun gelişmesi önünde engel teşkil eder.İlahi düşünceyi yaşamın salt odağı haline getirip rasyonel ve bilimsel düşünce sistemine yüz çevirmek geri kalmışlığın ana sebeplerindendir. Mesele rasyonel olmak veya olmamak meselesidir.
Kitap ÖzellikleriBasım Yılı | 2019 |
Baskı | 1 |
Cilt Durumu | Karton Kapak |
Dil | Türkçe |
Ebat | 13,5 x 19,5 |
ISBN-10 | 6052096024 |
Kağıt Türü | Kitap Kağıdı |
Sayfa Sayısı | 376 |