Tükendi
Gelince Haber VerHAYATU'S SAHABE
'İslam'ın Altın Çağı" Hz. Muhammed ve Ashabının yaşadığı yıllar... İslamiyet'in en iyi en doğru ve en güzel yaşandığı günler... Kıyamete kadar izinden gideceğimiz; Peygamber Efendimizin ve Ashabının tüm yaşantısını
akıcı bir üslupla bu eserde bulacak ve okuyacaksınız...
Ebu'l - Hasen Ali el - Hasenî en - Nedvfnin Önsözü
Âlemlerin Rabb'i olan Allah TeâlâYa hamdeder; Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)'e. onun âl ve ashabına ve kıyamet gününe kadar onlara tâbi olanlara salât u selam getiririz. Şüphe yok ki Hz. Peygamber'in ve sahabilerinin sîretleri (hayat hikâyeleri) ve tarihleri iman kuvvetinin ve din duygusunun en kuvvetli kaynaklarındandır. Müslümanlar bugüne kadar bunlardan iman parıltısı almışlardır. Küllenen kalbler bunlarla alevlenmiştir. Kalbler maddî rüzgârların ve fırtınaların estiği alanda bulunduklarından çabucak sönerler. Kalblerinin sönmesi hâlinde de müslümanlar kuvvetlerini etkilerini ve kendilerini diğer ümmetlerden ayıran özelliklerini kaybederek cansız bir ceset hâline dönüşürler Bu tarih kendilerine gelen İslâm dâvetine iman ve onu kalbleriyle tasdik eden kahramanların tarihidir. Bu kahramanlar Allah ve Rasûlü'ne davet; edildiklerinde "Ey Rabb'imiz! Biz 'Rabb'inize iman edin!' diye imana çağıran
bir dâvetçiyi (Hz. Muhammed'i veya Kur'ân'ı) işittik ve hemen iman ettik" (Âl-i İmran/193) sözlerinden başka şey söylememişler ve her konuda Hz. Peygamber'e destek olmuşlardır. Canlan malları ve aşiretleri onlar için
pek fazla bir değer taşımıyordu. Allah'a davet yolunda her türlü meşakkati göğüslemeye hazırdılar. Bu uğurda acıları güzel telakki ediyorlardı. Bu davetin yakîni kalblerine nüfuz etmiş nefislerine ve akıllarına hâkim olmuş-
tur. Gaybe iman edip Allah ve Rasûlü'nü sevmelerinden dolayı kendilerinden hârikalar sâdır olmuştur Onlar mü'minlere karşı (kendi aralarında) merhametli kâfirlere karşı şiddetli idiler. Âhireti dünyaya gaybı şuhûda
(görünür âleme) hidâyeti de mal yığmaya tercih ederler; Allah'a davet hususunda çok titizlik gösterirlerdi. Gayeleri insanları kula kulluktan Allah'a ibâdete sevkedip bâtıl dinlerin zulmünden İslâm'ın adaletine dünyanın
darlığından âhiretin genişliğine çıkarmaktı. Onlar beşeriyeti dünyanın süslerine ve mallarına önem vermemeye Allah'a ve cennete kavuşmayı arzulamaya ve (müslümanları da) İslâm yardımının ve hayırlarının
doğusundan batısına dağlarından ovalarına engin vadilerine varıncaya kadar bütün dünyaya yayılması hususunda büyük gayret sarfetmeye sevketmek istiyorlardı. Bu yolda dünya lezzetlerini unutup istirahatlarından
vazgeçtiler. Yine bu uğurda vatanlarını terkedip canlarını ve mallarının en hayırlılarını sarfettiler. öyle çalıştılar ki nihayet din tam manâsıyla yerleşti; kalbler tamamen Allah'a yöneldi iman rüzgârları kuvvetli temiz ve
bereketli olarak esmeye başladı. Tevhid ve iman ibâdet ve takva devleti kuruldu; cennete rağbet arttı. Hidâyetin yeryüzünde yayılmasıyla insanlar gruplar hâlinde Allah'ın dinine girmeye başladı.
Onların hâdiselerini tarih kitapları haberlerini (yaşantılarını) da İslâm'ın divanları kaydetmektedir. Onlar herzaman için müslümanların hayatında yenilik ruhunun uyanmasına kaynaklık ettiler. Bunun içindir ki İslâm mü-
câhitleri ıslahatçı ve dâvetçileri onlara (sahabilere) nisbet edilen bu hâdiseleri ve hikâyeleri nakledegelmişler; müslümanların gayretini uyandırma ve kalblerini iman ateşiyle tutuşturma hususlarında bunlardan
yararlanmışlardır. Fakat öyle bir zaman geldi ki müslümanlar bu tarihe bakmaz oldular ve onu unuttular. Müslüman yazarlar vaizler ve dâvetçiler son devir zahitlerinin şeyh ve evliyalarının haberlerine yöneldiler.
Kitaplarını bu zahitlerin şeyh ve evliyaların kıssa ve kerâmetleriyle doldurdular. Halk bunlardan başka birşey okumaz oldu. Vaaz meclisleri ders halkaları kitap sayfaları bunlarla dolup taştı.
Bildiğimiz kadarıyla bu asırda ashâb-ı kiram
HAYATU'S SAHABE
'İslam'ın Altın Çağı" Hz. Muhammed ve Ashabının yaşadığı yıllar... İslamiyet'in en iyi en doğru ve en güzel yaşandığı günler... Kıyamete kadar izinden gideceğimiz; Peygamber Efendimizin ve Ashabının tüm yaşantısını
akıcı bir üslupla bu eserde bulacak ve okuyacaksınız...
Ebu'l - Hasen Ali el - Hasenî en - Nedvfnin Önsözü
Âlemlerin Rabb'i olan Allah TeâlâYa hamdeder; Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)'e. onun âl ve ashabına ve kıyamet gününe kadar onlara tâbi olanlara salât u selam getiririz. Şüphe yok ki Hz. Peygamber'in ve sahabilerinin sîretleri (hayat hikâyeleri) ve tarihleri iman kuvvetinin ve din duygusunun en kuvvetli kaynaklarındandır. Müslümanlar bugüne kadar bunlardan iman parıltısı almışlardır. Küllenen kalbler bunlarla alevlenmiştir. Kalbler maddî rüzgârların ve fırtınaların estiği alanda bulunduklarından çabucak sönerler. Kalblerinin sönmesi hâlinde de müslümanlar kuvvetlerini etkilerini ve kendilerini diğer ümmetlerden ayıran özelliklerini kaybederek cansız bir ceset hâline dönüşürler Bu tarih kendilerine gelen İslâm dâvetine iman ve onu kalbleriyle tasdik eden kahramanların tarihidir. Bu kahramanlar Allah ve Rasûlü'ne davet; edildiklerinde "Ey Rabb'imiz! Biz 'Rabb'inize iman edin!' diye imana çağıran
bir dâvetçiyi (Hz. Muhammed'i veya Kur'ân'ı) işittik ve hemen iman ettik" (Âl-i İmran/193) sözlerinden başka şey söylememişler ve her konuda Hz. Peygamber'e destek olmuşlardır. Canlan malları ve aşiretleri onlar için
pek fazla bir değer taşımıyordu. Allah'a davet yolunda her türlü meşakkati göğüslemeye hazırdılar. Bu uğurda acıları güzel telakki ediyorlardı. Bu davetin yakîni kalblerine nüfuz etmiş nefislerine ve akıllarına hâkim olmuş-
tur. Gaybe iman edip Allah ve Rasûlü'nü sevmelerinden dolayı kendilerinden hârikalar sâdır olmuştur Onlar mü'minlere karşı (kendi aralarında) merhametli kâfirlere karşı şiddetli idiler. Âhireti dünyaya gaybı şuhûda
(görünür âleme) hidâyeti de mal yığmaya tercih ederler; Allah'a davet hususunda çok titizlik gösterirlerdi. Gayeleri insanları kula kulluktan Allah'a ibâdete sevkedip bâtıl dinlerin zulmünden İslâm'ın adaletine dünyanın
darlığından âhiretin genişliğine çıkarmaktı. Onlar beşeriyeti dünyanın süslerine ve mallarına önem vermemeye Allah'a ve cennete kavuşmayı arzulamaya ve (müslümanları da) İslâm yardımının ve hayırlarının
doğusundan batısına dağlarından ovalarına engin vadilerine varıncaya kadar bütün dünyaya yayılması hususunda büyük gayret sarfetmeye sevketmek istiyorlardı. Bu yolda dünya lezzetlerini unutup istirahatlarından
vazgeçtiler. Yine bu uğurda vatanlarını terkedip canlarını ve mallarının en hayırlılarını sarfettiler. öyle çalıştılar ki nihayet din tam manâsıyla yerleşti; kalbler tamamen Allah'a yöneldi iman rüzgârları kuvvetli temiz ve
bereketli olarak esmeye başladı. Tevhid ve iman ibâdet ve takva devleti kuruldu; cennete rağbet arttı. Hidâyetin yeryüzünde yayılmasıyla insanlar gruplar hâlinde Allah'ın dinine girmeye başladı.
Onların hâdiselerini tarih kitapları haberlerini (yaşantılarını) da İslâm'ın divanları kaydetmektedir. Onlar herzaman için müslümanların hayatında yenilik ruhunun uyanmasına kaynaklık ettiler. Bunun içindir ki İslâm mü-
câhitleri ıslahatçı ve dâvetçileri onlara (sahabilere) nisbet edilen bu hâdiseleri ve hikâyeleri nakledegelmişler; müslümanların gayretini uyandırma ve kalblerini iman ateşiyle tutuşturma hususlarında bunlardan
yararlanmışlardır. Fakat öyle bir zaman geldi ki müslümanlar bu tarihe bakmaz oldular ve onu unuttular. Müslüman yazarlar vaizler ve dâvetçiler son devir zahitlerinin şeyh ve evliyalarının haberlerine yöneldiler.
Kitaplarını bu zahitlerin şeyh ve evliyaların kıssa ve kerâmetleriyle doldurdular. Halk bunlardan başka birşey okumaz oldu. Vaaz meclisleri ders halkaları kitap sayfaları bunlarla dolup taştı.
Bildiğimiz kadarıyla bu asırda ashâb-ı kiram