Allah Tealaya itaatimizdeki samimiyetimiz Kur’an-ı Kerime ve sünnet-i seniyyeye ittibamız nispetindedir. Onlarla sağlam bir irtibat tesis etmek de ancak sahabe tarikiyle mümkün. Dolayısıyla sahih bir İslam tasavvuru, sahih bir sahabe tasavvuruna bağlıdır. Yani sahih bir sahabe tasavvuruna sahip olmaksızın sahih bir Müslümanlıktan söz edemeyiz. Bu ana konu etrafındaki yazılarıyla Reyhan, senenin ilk sayısında sahabe üzerinde duruyor. Sahabe-i kiram, vahyin inzal olduğu dönemin şahidi, ayrıca bu "din"i bize nakleden ilk nesildir. Bu sebeple onlar, Rasûl-i Ekrem (s.a.v) Efendimizin insanlığa ilettiği Kuran ve sünnete ulaşmamız için vazgeçilmez vasıtadır. Zira bunun için başka hiçbir maddi imkânımız da yoktur. Onların söz, fiil ve yazılı kaynaklarla bize naklettiği Kuran ve Peygamber mirası, İslam Dininin esaslarını tanımlayan temel kaynaklardır. Dolayısıyla biz, sahip olduğumuz bütün imanî ve ahlakî değerleri sahabe nesline borçluyuz. Fakat bu övülmüş bahtiyar neslin şanına yakışmayacak pek çok söylentiye tarihte olduğu gibi bugün de şahit olmaktayız. Bazen bir sahabî, bazen de sahabe neslinin bütünü hakkında ileri sürülen bu iddia ve söylemlerin her birinin arkasında ayrı bir "din telakkisini ikame etme gayret ve hedefi bulunuyor. Bunların bizi hevâ ve nefsaniyet kokan din anlayışlarının tuzağına düşüreceğini ve belki de "dinsizlik" tehlikesi ile karşılaştıracağını tahmin etmek de zor değil. Ayrıca bunun, her gün biraz daha yayılıp benimsenerek meşruiyet zeminine oturtulduğu da bir başka acı gerçek.